İletişimde Çözüm Analizi

İçeçek Sunan Robot, Cezeri Müzesi

İletişim Yönetimi Analizi / Ders Notu – 3

Gerçek Sosyal Çevre ile İletişim İhtiyacı

Şu an sosyal medya iyinin, güzelin, doğrunun, adil olanın iktidar olması için kullandığımız bir ortam ise niçin toplumun ortalama ahlak seviyesinde sürekli bir azalma meydana geliyor? Oysa biz de daha çok kişiye ulaştığımızı ve mesajımızı ilettiğimizi düşünüyoruz ama bu eşyanın kendisinde bir problem var. Bıçak hem ekmeği doğramak hem de birisini öldürmek için kullanılabilir. Bıçağın ontolojisi kesme, bölme eylemine dayanır, bunu icat edenin amacı budur. Doğal olarak bıçağı barışı, iyiyi anlatmak için kullanamayız. Bıçağı iyilik adına en fazla savunma amaçlı kullanarak zararı azaltmak için kullanabiliriz.

Bir insanın sağlıklı bir iletişim kurabilmesi için en fazla 10-20 kişi ile bağlantıda olması lazımken biz 50 kişi ile bağ kurmaya çalışırsak bunu başaramayız. Çünkü bir insanı doğru anlayabilmek, tanıyabilmek için en az 2-3 saat iletişim kurmak, dert dinlemek gerekiyor. Ama 50 kişi ile iletişimde olursak her biri ile geçirdiğimiz süre 10-15 dakikaya düşüyor ya da bazılarını tamamen unutuyoruz. Hatta bazen anne babamızdan, sorumlu olduğumuz komşudan ve akrabadan vazgeçiyoruz. Dolayısıyla sağlıklı bir sosyal çevre, gerçek bir iletişim çevresi oluşturamıyoruz. 

Zayıflıklarımızı, sorunlarımızı anlattığımız kişiler ile samimi oluruz. Ancak sosyal medyada gerçek özelliklerimiz yerine sürekli yüzeysel iyi yönlerimizi anlattığımız için sözde bir çevre ediniyoruz. Bu durum bizi gerçek dostluklardan uzaklaştırdı ve yalnızlaştırdı.

Kitlelere bir düşünceyi, bir mesajı nasıl ulaştırabiliriz? 

Kitlelere mesaj verecek içeriklerin başlığı, farklı aidiyet hislerini uyandıracak şekilde belirlenerek daha fazla kişide farkındalık oluşturulabilir. Medyada haberin dikkat çekmesi için alışılagelmiş cümleler yerine farklı ifadeler kullanılır. Mesela, İtalya’ya giden Galatasaray’ın yaptığı tarih gezisinde kilise ziyareti, “Fatih Terim Hıristiyan mı oldu?” başlığı ile haber yapılarak dikkat çekiliyor. Ardından haberin içeriğinde bir gezi yapıldığı aktarılıyor. Böylece sadece Galatasaraylı kitleye değil, Müslüman kitleye haber okutulmuş oluyor. Ama tarih gezisi üzerinden başlık olsaydı sadece Galatasaraylı kitleye haber ulaşmış olacaktı. Az sürede az cümleler kullanılarak mesajı iletmek de bir diğer yöntemdir.

Şu anki teknoloji insanların duygularını, duygu kalitesini öldüren bir özelliği var. Duygu kalitesini koruyacak bir teknoloji, bir iletişim aracı nasıl üretilebilir? Bunun nasıl yapılacağı bulmak için bir yazılımcının yanında bu işin sosyolojisini, psikolojisini, ekonomisini düşünecek kişilere de ihtiyaç vardır.

150-500 kişi ile üzerine hamasi bir şekilde birçok meseleyi konuşmaktansa kendi alanımızda uzman olup, bu uzman olduğumuz alanda yazılı esere dökülecek olan ve küçük küçük, lokal çözümleri kendi içerisinde barındıran raporların, çalışmaların, projelerin daha fazla katkısı var. Bunları ilgili birimlere iletmeyi de dert edinmeliyiz. Bu kitlesel olarak yapabileceğimiz en doğru çalışma yöntemidir. Aksi halde kitleleri yönetmekle alakalı iddialarla çözüm önerileri getirmeye çalışırken sistemin içerisinde eriyoruz, agresifleşebiliyoruz ve karşımıza aldığımız tarafla benzeşmeye başlıyoruz.

Sosyal Medyada Tartışmayı Yönetmek

Sosyal medyada dinsizlik saldırılarının kriz dönemlerinde arttığını görüyoruz. Pandemi sürecinde sosyal medyada, Müslümanlar dinsizlere saldırıyor, “Sizin yüzünüzden bütün bu belalar musibetler geldi.” dedi. Karşı taraf da “Türkiye’de virüs umreciler üzerinden yayıldı.” dedi. Bu süreçte Avrupa’da da Hristiyanlar ile dinsizler tartıştı. “Virüs Katolikler yüzünden kiliselerde yayıldı.” denildi. Uzak Doğu’da da virüsün dinler yüzünden yayıldığı iddia edildi. 

Sosyal medyada oluşan gündemlerin perde arkasını düşünürsek o süreci daha doğru yönetiriz. Doğru yönetirsek ateistlerin, deistlerin sayısını arttıracak bir çatışma içine girmektense iyilik duygusunu harekete geçirerek onları da kendi safımıza çekebiliriz. Böylece onları, “Avrupa’daki insanlar da uçakla gitti geldi. Umrecileri niye virüsten dolayı suçluyoruz? Bu dine inanmıyorum ama inananlara bu şekilde davranılmasını yadırgıyorum.” diyecek seviyeye getirebiliriz.

Müslümanlar teknolojik ilerlemede neden durdu? 

Teknoloji akla hitap eden olan bir sistemdir, madde merkezlidir. Ruh merkezli değildir. Bu sebeple madde merkezli her türlü gelişmişlik, insanı ruhtan uzaklaştırır. Müslümanlar da yapsa bu teknoloji insanı ruhtan, gerçekçiliğinden uzaklaştırır. İletişimin gerçek mahiyetinde ünsiyet, bağ kurmak varsa teknoloji bundan uzaklaştırır.

Müslümanlar birçok konuda gelişmiş, ilermiş ama onlar aptal mı da bir süre sonra durmuş? Çünkü Efendimizin şu hadisinden dolayı durdular: Fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınırım. (Müslim, Zikir, 73) Mesela Cezeri abdest alma robotu yapmış. Ama bunu gerçek hayata indirgersek bu insanın ruhundan birçok şeyi alır. Müslümanlar teknolojinin insanın birçok davranışını, hareketini, iletişimini öldürdüğünü gördükten sonra teknolojiyi üretmediler. Bu yüzden birçok teorik bilgiyi pratiğe dökmediler. Müslümanlar maddenin manaya zarar vereceğini fark ettikleri için durdular.  

Bilim sayısal, nicel veriler üzerinden gidiyor. Dikkat edersek hayatımızda sayılar niteliği oluşturmaya başladı. Takipçi, beğeni, katılımcı sayısı bunlar önemli hale gelmeye başladı çünkü bu sistem bizde sayıları önemli hale getiren bir algı oluşturdu. Dijital, yani Deccal, gerçeği saklar. Dijitalleşme ile de sanal bir cennet oluşturuluyor. İnsan bu sistemin içerisinde bir cenneti yaşadığını düşünüyor, eğleniyor, gülüyor ama gerçek hayattan bağını koparıyor. Kaldı ki bu dünyanın kendisi bile geçici iken bizim ahiret hayatına hazırlanmamız lazım. Teknolojinin doğasında insanı manadan uzaklaştırmak var. Bu sebeple, bu dünyada madde ile, eşya ile olan bağımız ne kadar doğru ise o kadar sağlıklı, doğru bir iletişim kurabiliriz.

Teknoloji, savunma sanayini öncülüğünde üretildiği için ‘nasıl daha hızlı bilgi alabilirim’, ‘nasıl istihbarat toplayabilirim’ gibi ihtiyaçlar iletişim araçlarının ontolojik sebebi olmuştur. Bu üretimin çıktısı olan hız ve kullanım kolaylığı, bu teknolojilerin eğitimde, işte, ailede kullanımını başlattı. Eğer biz bu teknolojiyi savunma sanayi amaçlı kullanırsak o araçlarla ile bağımızı doğru kurmuş oluruz. Örneğin, gıdanın madde olarak ontolojik karşılığı günlük olarak enerji ihtiyacının karşılanması için gerekli olan bir şey olmasıdır. İnsan buna süs, eğlence, zevk gibi anlamlar yüklediğinde gıda ile olan bağı bozuluyor. Ama Allah’ın gıdayı var etme nedenine göre gıda ile doğru bağ kurduğumuzda ise kanaatkar oluruz, ekstra lükse kaçmayız, israf etmeyiz, obez olmayız. Kısacası, insan hem eşyanın ve hem kendisinin yaratılış gayesini esas aldığında eşya ile bağını doğru kurabilir. Kurulan bu bağa göre iletişim/etkileşim şekillenir.

Eskinin insanları ilme talip olurlardı, başka memlekete giderdi. Ürettiği bilginin karşılığında toplumda veya devlette bir anlamı varsa hak ettiği verilirdi. Şu an sistem üretilen bilgiye karşılık veriyor lakin toplumda karşılığı olmayabiliyor. Mesela birçok iktisat profesörü var ama ekonomi gittikçe kötüleşiyor. Madem o ülkede, dünyada ekonomi gittikçe batıyor, bu kişiler niçin profesör oluyor? Neyi bildikleri için, neyi anlattıkları için profesör oluyor? Neyi çözmek için varlar? 

Bilim, eşyanın ne ve nasıl olduğunu bize gösterir. Din ise eşyanın neden ve niçin olduğunu bize gösterir. Bilim bir teori üretir ve bunun yanlışlanabilir özelliği vardır. Ama ilginçtir ki evrim teorisi ile bilim -haşa- “Allah yoktur.” çıktısı elde ediyor. Başka soyut bir bilgi hakkında bir iddia ortaya koyuyor. Bu noktada aslında bilim ideoloji üretiyor.


Önceki Ders Notu: İletişimin Araç ve Amaç Olarak Analizi