
Kullandığımız iletişim araçlarına yüklenen anlam ve çıktının çok farklı olduğunu görmekteyiz, sevgi, muhabbet, anlaşma, dertleşme, kaynaşma gibi değerler günümüz iletişim araçlarından beklendiği halde tam tersi bir netice alınmaktadır. Günümüz iletişim araçları istenilen duyguyu oluşturmamasının yanı sıra var olan değerleri ve duyguyu öldürmektedir.
İletişimde sağlıklı bir geri dönüt alabilmek veyahut verebilmek için öncelikle kavramların doğru manalarını bilmek lazımdır. İnsanlığın kahir-i ekseriyeti İslam’ın kavramlara verdiği mana yerine, Batı’nın uydurduğu, insanlığı ifsad eden manaları kullanır durumdadır. Bu şekilde kavramların yanlış manaları ezberlenip, ezbere bir yaşam sürülmekte. Bu sebepten hem ferdi, hem ailevi hem de insanlık olarak bu kadar gelişmiş araçlara sahipken bu kadar büyük bir kaosa şahit oluyoruz. Aslında var olan sorunları giderebilecek imkanlara sahip iken, kavramlarının manalarının yanlış bilinmesi sebebiyle bu imkanlar sorunların büyümesine vesile oluyor.
İnsanlığın ilk iletişim aracı kalptir. İki kişiyi düşünürsek kalbin duyduğu özlemi, bir kişinin eksikliğini hissetmesi ile ilgili bir talep mevzubahis oluyor. Bu iki kişinin bir araya gelmesi ile beraber artık anlama ve anlaşma boyutuna geçilmiş oluyor. İşte bu şekilde dil karşımıza çıkıyor.
Dilin, iletişimin en birinci amacı yaratılış gayesinin anlatılması ve anlaşılmasıdır. Eğer iletişim başta yaratılış gayesini ve daha sonra sevgi gibi en temel hisleri unutturmaya başlamışsa bu kesinlikle doğru, sağlıklı bir iletişim değildir, bu iletişim amacı dışına çıkıp bozulmuştur.
İnsanın insana teması, erişimi olmadığı noktada iletişim araçlarının çıkış noktası askeridir. İletişim araçlarının patent sahibinin belli olmaması askeri kaynaklı çıkış olduğunu işaret ediyor.
Batılı kaynaklara göre iletişim araçlarından ilk ikisi duman ve sestir. İnsanlığın dumana ve sese ihtiyaç duyması stratejik bir nedenden kaynaklanmaktadır: Bunlar bir bilgiyi kısmen uzak mesafedeki kişilere ulaştırmak için kullanılan işaretlerdir. Daha sonra ki dönemlerde ise yazı devreye giriyor. Yazıya ihtiyaç duyulma sebebi ise kısmen sevginin ve duygunun paylaşılması olsa da aslen yazıda da stratejik bir neden vardır. Yazının asıl çıkış noktası da bilginin başka bir yere aktarılması, yani askeri veya stratejik bir neden var. Sanayileşmenin başlaması ve elektriğin kullanılır hale gelmesi ile birlikte yazının karşı tarafa daha hızlı aktarımı konusunda farklı yöntemler bulundu. Bunlardan ilki yazıyı karşı tarafa iletmek için kullanılan telgraftır. İletişim için telgrafın da yeterli olmamasının sonucunda Graham Bell sesi aktarmak için telefonu icat ediyor. Hareket esnasında bilgi transferine ihtiyaç duyulduğunda bu telefonlar da ihtiyacı karşılayamıyordu. Yine bu yönde çalışmalar sürerken radyo bulundu ve hareket esnasında bile bilgi aktarılabildi. Radyo ve telsizin icadı aynı döneme denk gelmiş ve stratejik-askeri bilgi paylaşma ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkmıştır. Telsiz ve radyo gibi bu icatlar savaş alanında yetersiz olduğu anlaşılınca daha sonraki dönemde görüntünün aktarılması için çalışmalar başladı ve televizyon icat edildi. Bu sayede sesli ve yazılı iletişime görüntülü iletişim de eklendi. Sonraki dönemlerde çok büyük verileri okyanus aşırı mesafeye iletme düşüncesi ile tarafından bilgisayar ve internet icat edildi. O dönemlerde fazla anlaşılmasa da şu an geriye dönüp baktığımızda, icat edilen iletişim araçlarının çıkış noktası askeri amaçlardan kaynaklanmaktadır.
Savunma sanayinin ürünü olan iletişim araçları veri transferi odaklı tasarlandığı için hiçbir zaman duygu oluşturamaz ve karşıya aktarmaz. Bu yüzden günümüzde var olan iletişim araçları ile iletişim kurarken bir kaos ve anlaşmazlık durumu oluşuyor. Bu eşya saldırı, savunma ve tedbir amacı güden bir zihniyetle icat edildiğinden dolayı askeri alanın dışında kullanıldığında bir zarar oluşturabiliyor. Bugün iletişim için kullandığımızı zannettiğimiz telefon, sosyal medya ve internet, bunları icat eden ve hizmete sunanlar tarafından istihbarat ve veri toplamak için kullanılıyor.
Ülkelerin büyük şirketleri ile o ülkenin diplomasisi ve istihbaratı ile bir bağı olabiliyor. Bu sebeple büyük şirketlerin bulundukları ülkelerde bir propaganda aracı olarak kullanıldığını düşünebiliriz. Huawei’nin CEO’su ile Çin İstihbarat Başkanının arkadaş olması ve Huawei ile ABD arasında kriz oluşması bu istihbarat bağının varlığını gösteriyor..
Eğer bir İslam iradesi olursa, bu tür askeri amaçlı oluşturulmuş teknolojik imkanlar savunma sanayisinde kullanılmalıdır, toplumun tüketimine sunulmaması gerekmektedir. Dijitalleşme ve teknoloji insanlığa kendini bir ihtiyaç olarak sunuyor ve her yerde kullanımı ile insanlığın kendi kendini tüketerek yok etmesine sebep oluyor. Bu imkanlar mücadele etmek, zaman ve enerji tasarrufu adına gerekli olabilir ama öyle bir alan ki sorunu çözmek için kullandığımız araç bizi de tüketiyor aynı zamanda. Teknoloji ve dijitalleşme birçok şeyi öldürüyor. Örneğin riyakarlığı daha da besleyen bir tarafı var. Kompleks oluşturan, yalanı normalleştiren ve insanların bazı kötülüklerini gerçekleştirebileceği bir alan ve imkan sundu. Sonuç olarak, dijitalleşen iletişimin insana ait güzel şeyleri emip yok eden çok güçlü bir yönü var.
Önceki Ders Notu: İletişimin Ontolojik Analizi
Sonraki Ders Notu: İletişimde Çözüm Analizi