Dini Kavramlardan İdeolojiye

İSLAM DÜNYASI ÇÖZÜMLEMELERİ

DERS NOTU – 1

Her kavram ideolojilere dair ipucu verir. Her dinin ana kavramları vardır. Bunların etrafında fikirler oluşur. Kelimelerin, kavramların tanımları yapılmadan ortak bir iş yapılamaz. Ortak işlerde belli kavramlarda ortak tanımlama yapılması gerekir.

Din tanımlamalarında metafiziksel, aşkın bir güç, vahyi getirecek bir melek, seçilmiş insan figürü vardır. Dinde, dünyaya ve ahiret dair esaslar, kanunlar, yargılamalar vardır. İlahi nizamın bir hikmeti vardır ve bu hayret uyandırılacak bir sanattır.

İlahi hakikatlerle insana ulaşan kelimeler, kavramlar, insanın yaratılışındaki farklılıklara göre bir mana oluşturur. Bu farklılık bir rahmettir. İnsanın temel özelliklerinden birisi kıyas etmektir.

Allah’tan melekler vasıtasıyla peygamberlere onlardan da insanlara hakikat steril bir şekilde insanlara aktarılır. Kalp-niyet-amel arasında denge bozulursa şeytan müdahale eder ve kavramlar zedelenmeye başlar. İnsanlar nefislerinin öngördüğü şekilde kavramları yorumlayıp şeriatı bozarlar.

İslami tartışmalarda iki karşıt görüş vardır: Kavramların zahiri anlamlar taşıdığını ve bu yüzden esasların değişmeyeceğini iddia edenler ve kavramların zamanla anlamlarının değişmesiyle esasların da değişeceğini iddia edenler.

Dünya üzerinde Hariciliği temsil eden tek mezhep olan, Umman’daki İbadiye mezhebinin bir kolu cihadın kılıçla yapılması gerektiğini savunup teknolojik silahlarla yapılan cihadı bidat olduğunu iddia eder. Pakistan’da taharetin kağıtla mı taşla mı yapılması ciddi bir tartışmadır. Bidat, esasa, usule dair meselelerde icat çıkarmaktır.

Kavramlar, boş gösterenlerdir, bir hakikate işaret ederler. O işaretlerin tanımlaması gerekir çünkü kişiye veya olaya göre taşıdığı anlam değişebilir. Kavramlar içi farklı manalar ile doldurulabilen şekillerden ibarettir.

Edebiyatın Milli Kimliğe Etkisi

Ümmet: Bir şeriate yönelen topluluk. Peygamberlere tabii olanların her biri bir ümmettir. Son ümmet ise Hz. Muhammed’in (s.a.v) ümmetidir. Bugün ümmet, ümmet-i icabet olarak şeriate uyanlar ve ümmet-i davet olarak çağrının götürüleceği insanlar olarak ikiye ayrılır.

Millet: Bir toplumun etrafında birleştiği ve üzerinde yürüdüğü, sosyal varlığının kendisine dayandığı temel esaslar ve izlenen yoldur. İbrahim milleti üst şemsiyedir. Buna göre toplumu meydana getiren fertlerin kendisine millet denmez; cemaat, kavim, ümmet veya ehl-i millet adı verilir. Ancak millet kelimesi mecazen “ehl-i millet” anlamında da kullanılır ve bir dine mensup kimseler kastedilir.

Millet, TDV İslam Ansiklopedisi

Bir milletin mihengini edebiyat ürünleri verir. Millet, dostluklarını ve düşmanlıklarını bu metinler üzerinden kurar. Örneğin, Anadolu’nun irfanı, kendine has dolu bir dili vardır. Anadolu insanın hasletlerini Yunus Emre’nin eserlerinde görürüz. Divanı, mensup olduğu kültürün özelliklerini taşır. İstiklal Marşı ile Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu insanının, Türk milletinin yapısı, karakteri anlaşılabilir.

Bugün İslamofobinin bilinçaltındaki sebeplere baktığımızda Alman masallarında, Türk düşmanlığı görürüz. Türklerin şeytan soyundan gelen yenilemez varlıklar olduğu, onların öldürülebilmesi için ilahi bir yardımın gelmesi gerektiği bahsedilir (Bkz. [1]). Avrupa’nın sosyolojik arkeolojisine baktığımızda bugün Avrupa’daki Türk karşıtlığının sebeplerinden birinin bu edebi ürünler olduğu görülebilir. Milli bir kimliğin kurulmasında bir ötekinin, bir düşmanın olmasının etkisi vardır. Kanuni’nin Avrupa’ya verdiği büyük bir korku var. Bu korku, Avrupa’nın sonudur. Viyana’da durdurulan Türklerin Alman masallarında yer almaya başladığı görülür. Bosna Hersek’te Sırp kiliselerinde meleklerin Sırplara yardım ettiği ve Türklerin boynunun vurulduğu resmeden figürler vardır. Kimlik oluşumu için ötekiye ihtiyaç vardır. Edebi metinlerde bu ötekiye yer verildiğinde bu da halka nüfuz etmektedir.

İslamcılık

İslam hem aşkın hem içkin bir anlam taşırken, İslamcılık ise sosyolojik ve siyasi bir tanımlamaya sahiptir. Modern zamanda ben kimim sorusuna cevap verme, altyapı oluşturma isteğinin adıdır İslamcılık. Bu ideolojinin iki temel tezi vardır: İslam dünyası emperyalistler tarafından işgal ve paramparça edildi; bu işgal püskürtülecektir. İslamcılık, seküler bir ideolojidir, dünyaya dair talepler içerir. Bu yüzden bazı tarikatların İslamcılığa karşı bir mesafesi vardır. 

Bu ideolojinin bize getirileri ve götürüleri vardır. İslamcılık, geleneği, hadisleri, ayetleri tartışmaya açıp İslam dünyasında bazı derin krizlerin çıkmasına ön ayak olmuştur. Birleştirmeyi amaçlarken önemli ayrışmalara da sebep olmuştur.

İdeolojilere saplanmamak, teslim olmamak lazımdır. İdeoloji, hakikate bir giysi giydirip halka arz eder. Hakikatin yorumlanmasından dolayı ideolojiler bir süre sonra donuklaşır. Bugün dini kaynaklardan yorumlayarak kurduğumuz ile bir ideoloji etrafında bir hareket başlattığımızı düşünelim. Her ne kadar dini kaynaklardan beslense de o ideolojiye bir şekilde beşeri perspektif katılır ve dolayısıyla bu ideoloji donuklaşmaya başlar. Zamanın değişmesiyle şartlara göre ana ilkelerden sapmamak kaydıyla ideoloji güncellenmek gerekir. Mevcut şartlara göre yeni bir söylemi, yeni enstrümanları işin içerisine dahil etmek gerekir. Bugün küreselleşen bir dünyada bazen bir ay, bazen bir hafta bir şeyleri eskitebiliyor. Bu yüzden günün şartlarına göre yeni enstrümanlar kullanmak gerekiyor. Tabii bunun da kendi içinde riskleri vardır.

İdeolojik bakış açısı bir süre sonra dinin yerini almaya başlar, liderin dediklerine göre hareket başlayabilir, onun sözü hüküm gibi algılanmaya başlar. Din anlayışlarını ideolojilerden ayrı tutmak gerekmektedir. Dinin ruhani boyutu korunmalıdır.

İdeolojiler uluslararası güçlerin etkisiyle suistimale uğratılabilir. Afganistan işgal edildi ve dünyadan birçok mücahit bu savaşa katıldı. Savaşın karizmatik liderleri öldürüldükten sonra bu savaş iç savaşa dönüştü. El-Kaide, Vahhabizm bu savaştan sonra çıktı. Demokratik seçimlerin ardından darbe yapan orduya karşı ayaklanan Cezayir halkının, dışarıdan gelen Müslüman desteğini “bu bizim mücadelemiz” diyerek kabul etmeyişi ve Moro halkının da kendi mücadelesinde dışarıdan yardımı reddetmesi, ideolojilerin uluslararası güçlerden etkilenme riskinin güzel anlaşılmış örnekleridir.[2]

Bugün hakim güç liberalizm olduğu için entelektüeller, neo-liberal söylem takınırlar. Ekonomik ve siyasi anlamda güçlü olsaydık bizim kavramlarımız üzerinden entelektüel düşünce oluşacaktı. Bugün biz demokrasi, özgürlük gibi liberal kavramlara atıf ile kendimizi açıklamaya çalışıyoruz.


Kaynakça

[1] Alman Masallarında Türk İmajı

[2] S.Haşimi, Mücadele Ahlakı, Çev. M. Uyar, H. Oruç, İNSAMER, Ek Bölümü: M. Mahfuz, 2015, Moro Müslümanları Üzerine, sf. 72-73


Sonraki Ders Notu: İslam Dünyasında Mezhepler