Piyasa mı, Allah mı?

“Sonra işte şimdi sizler birbirinizi öldürüyorsunuz; içinizden bir kesimi yurtlarından sürüyor, onlara karşı kötülük ve düşmanlıkta birbirinize arka çıkıyorsunuz. Esirler olarak size geldiklerinde de fidye verip kendilerini kurtarıyorsunuz. Halbuki onları sürgün etmek size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir.

Bakara / 85

Vakti zamanında İsrailoğullarından birbirlerinin kanlarını dökmemek, birbirlerini yurtlarından kovmamak, aralarında ittifak olup diğerlerini dışlamamak gibi konularda söz alınmasına rağmen Hz. Muhammed döneminde Yahudilerin bu sözlerinden döndükleri bilinmektedir. Ortaya çıkan savaşlarda Yahudi kabileleri kutsal kitaplarında kesin bir şekilde yasaklanmış olmasına rağmen kendi vatandaşlarına yerlerini terk etme konusunda baskı yapıyor ardından da kitapta emredildiğini öne sürerek aralarında yardım toplayıp fidye karşılığı esir düşen yandaşlarını kurtarıyorlardı. Bu olayın üzerine bu ayetler nazil olmuştur ve kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr edenlerinin sonunun ne olacağından açıkça bahsedilmiştir.

Bu ayetler her ne kadar Yahudiler hakkında inmiş olsa da Kur’an-ı Kerim’in tüm insanlığa yönelik bir kitap olduğu göz ardı edilmemeli; her olaydan kendimize bir ders, bir pay çıkarmamız gerektiği unutulmamalıdır. Bu noktada “kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmek” ifadesi üzerinde düşünmek yerinde olacaktır.

İslam’ın Amentüsü’nden haberdar olup iman etmiş hemen hemen her müslüman kitabın emir ve yasaklarına iman ettiğini bildirmiş olur aynı zamanda. Bu emir ve yasaklardan bazılarına sıkı sıkıya bağlı olduğumuz halde bazılarını göz ardı etmekteyiz. Radikal biçimde iman ettiklerimize domuz eti yerinde bir örnek olacaktır. Asla bile isteye, zevkle domuz etine el sürmeyiz. Çünkü Bakara Suresi 173. ayette murdar et, kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adına kesilmiş olan haram kılınmıştır. Müslümanlar olarak bunun bilincindeyiz ve Nuh deyip peygamber demediğimiz konular arasında ilk sırayı bunlar almaktadır. Ancak biraz daha düşündüğümüzde domuz eti yeme konusunda gösterdiğimiz yüksek hassasiyeti kendisinden sıkça ve daha da ağır ayetlerle bahsedilen faiz (ribâ) konusunda göstermediğimizi fark ederiz. Yoksa biz de Müslümanlar olarak kitabın bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyoruz?

Faiz yahut Arapça’daki karşılığı olan ribâ kelimesi sözlükte “herhangi bir şeydeki artış” anlamına gelmektedir. Terim olarak ribâ; borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alınan fazlalığın adıdır.

Faiz dinimizce kesin emirlerle yasaklanmıştır ve birçok hadiste de şiddetle kaçınılması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Faizin her türlüsü haram kılınmış ve faizden artakalanın bırakılmaması halinde Allah’a ve Resulüne karşı savaş açıldığı belirtilmiştir. (Bakara/278) Alışveriş helal, faiz haramdır. Ancak içerisinde yer aldığımız sistemde tek bir ayetle yasaklanmış olan domuz eti yeme konusunda oldukça kesin çizgilere sahip olan biz Müslümanlar, hakkında nice ayetler inen faiz hakkında bu kararlılığı ne yazık ki gösteremiyoruz. Neredeyse tüm ticaretlerimiz faiz temelli ve bir türlü kurtulamıyoruz. Son yapılan araştırmalara göre başta Türkiye olmak üzere tüm dünya ülkelerinde kredi kartı kullanımındaki artış dudak uçuklatan cinsten. Bütün bu olaylar üzerinde düşünüldüğünde kendimize gelmemiz gerektiği oldukça aşikâr.

Ayete daha dikkatli bakıldığı vakit kitabın bir kısmını inkâr edenler (mesela faiz yiyenler) hakkındaki ifadelerin çok net olduğu görülmektedir: “…İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır…” İslam ümmeti olarak sancılarımız büyük. Nerede bir katliam, bir eziyet var daima Müslüman halka yönelik. Tüm bunların tek nedeninin Müslümanlar’ın bizâtihi kendisi olduğu iddia edilemez elbette ancak biraz dönüp kendimize bakmamız gerektiği gerçeği de kaçırılmaması gereken bir nokta. Biz Müslümanlar olarak düzelme yolunda adım atmadığımız sürece bu ayetin muhatabı olarak kalmaya devam edeceğiz.

İşin bir diğer kısmı da ayetin geri kalanı. Eğer kendimize gelmeyip bu ayetin muhatabı olarak kalmaya devam edersek “Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler.” şeklinde belirtildiği gibi dünya hayatındaki sıkıntıların üzerine bir de ahiret hayatında da sıkıntılar ile karşılaşacağız. Azabın en şiddetlisi ile muamele göreceğiz bir nevi.

Peki, bu düzen ne zamana kadar devam edecek? Biz daima “Piyasa böyle valla, mecbursun. Yoksa nereden gelir bu değirmenin suyu?” demekten vazgeçmeyecek miyiz? Aynı derde düşen iktisatçılar tarafından zamanında İslam piyasası ve ekonomisi üzerine birçok araştırma yapıldı. Bunların başında Ahmed Neccar’ın Mısır’daki Mit Ghamr bankası ile başlatmaya çalıştığı İslami Bankalar ve Ekonomi üzerine çalışmalar gelmektedir. Ancak Mısır yönetiminin karşı olması nedeniyle sona eren bu çalışma Dubai’de kurulan Dubai İslam Bankası ile devam ettirilmeye çalışılsa da o zamanlarda dünyada ‘yeni bir şey’ ortaya çıkarmak pek de sıcak karşılanmadığı için hayata tutunması pek mümkün olmadı. Şimdi ise istatistiklere göre 75 ülkede (bu ülkelerin çoğu hatta neredeyse tamamı Müslüman değil) ‘İslami Finans’, ‘İslami Piyasa’ ortaya çıkmaya başladı. Luxemburg İslam sermaye piyasasının merkezi olmak için çabalıyor ve küresel ölçüde başarıyor da diyebiliriz. Ancak tüm bunlar yapılırken biz Müslümanlar kapitalist sisteme boyun eğmiş bir şekilde faiz odaklı finans sistemine bağlı kalmaya devam ediyoruz. Hem de tüm bu ayetleri yok sayarak…

Sonuç olarak ayetler ortada, Müslümanlar olarak çektiğimiz sıkıntı da ayan beyan göz önünde. Kendimize çeki düzen vermemiz gerektiği gerçeği de her platformdan bizlere söyleniyor. Zalim devletlere ek bir de faiz yiyerek kendine zulmeden Müslüman halk… Onların zulmü dünyevi hayatta bizlerin zulmü ise uhrevi hayatta karşımıza çıkacak gibi. Bizim bu noktada öncelikle cevabını kendimize sonra da tüm dünyaya vermemiz gereken bir soru var: Piyasa mı Allah mı?

Mustafa ÖZGÖR
Talebe - Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi

Edebiyat, resim, tasarım ve yazılım alanlarıyla ilgileniyor.